1970’lerin başında Amerika’da yükselen ve 11 Eylül saldırılarına kadar Manhattan silüetine damga vuran Dünya Ticaret Merkezi’nin ardında, gurur verici bir mühendislik öyküsü yatıyor. 😥 İkiz Kuleler olarak bilinen ve adı, yaşanan terör saldırısından dolayı hüzünle anılan bu yapı, döneminin mühendislik harikasıydı ve gökdelen inşaatlarını derinden etkileyecek teknolojilere öncülük etti.
Dünya Ticaret Merkezi’nin inşası, birçok zorluğun üstesinden gelmeyi gerektirdi. Bunlardan ilki, zeminin doldurma olmasıydı. Bu sorunu çözmek için metrelerce derinliğe temel atıldı ve suyun temel çukuruna dolmasını engellemek için çeşitli teknikler kullanıldı. Ek olarak, inşa edilecek ikiz kuleler, dönemine göre oldukça farklı ve yüksek yapıları olacaktı. Bu denli yüksek bir yapının inşasında geleneksel vinçlerin kullanılması, sürekli sökülüp takılma ihtiyacı doğuracak, bu da zaman kaybına ve yüksek maliyetlere yol açacaktı. Projenin hızlı bir şekilde tamamlanması gerekiyordu. 🚀 İşte tam bu noktada, Avustralyalı mühendisler tarafından geliştirilen ve gökdelen yapımında devrim yaratan “kanguru vinç” devreye girdi!
Peki, kanguru vinçleri diğer vinçlerden ayıran neydi? Bu vinçler, hidrolik sistemler yardımıyla kendilerini yukarı çekebiliyor ve bina yapısına tırmanabiliyordu. Bina yükseldikçe tıpkı bir kanguru gibi sıçrayan bu vinçler sayesinde, eski tip vinçlerin sökülüp takılması gerekmiyordu. Bu da inşaat sürecini önemli ölçüde hızlandırdı.
Sonuç olarak, Dünya Ticaret Merkezi, her yönüyle döneminin ötesinde bir bina olmanın yanı sıra, yapımında kullanılan araçlar konusunda da çığır açmıştı.
Hata!
Yorumunuz Çok Kısa, Yorum yapabilmek için en az En az 10 karakter gerekli