Albert Einstein denildiğinde akla gelen “eşsiz dâhi” sıfatı, Stephen Hawking için “sıradan dâhi”ye dönüşüyor. Peki, bu ayrımı neye göre yapıyoruz? Dehanın ham yetenekle gelen bir ayrıcalık olduğu düşünülse de, araştırmalar farklı bir hikaye anlatıyor. Olağanüstü yetenek ve entelektüel cesaret tek başına başarıya, başarı da tanınırlığa garanti değil. Hatta çığır açan bir keşif bile birini dâhi yapmaya yetmeyebilir.
Peki, bir dâhiyi diğerlerinden ayıran şey tam olarak nedir? Bu sorunun cevabı, genellikle tanınmış isimlere odaklanıp aynı alanda daha az tanınanları gölgede bıraktığımız için bulanıklaşıyor.
Ancak yapılan bir çalışma, dâhileri kendi dönemlerindeki diğer bilim insanlarıyla karşılaştırdığında ilginç bir ayrım ortaya koyuyor. Fizikçiler arasında, üretkenlik ve etki bakımından öne çıkan bir grup dikkat çekiyor. Albert Einstein, Lise Meitner ve Murray Gell-Man gibi isimler, bu “eşsiz dâhi” kategorisine giriyor. Bunun nedeni, yaptıkları çalışmaların etkisine ulaşabilen başka hiçbir bilim insanının bulunmaması. Öte yandan Stephen Hawking ve Ernest Walton gibi isimler, kozmoloji alanındaki etkileyici çalışmalarıyla “sıradan dâhi” sınıfında yer alıyor.
Kaynaklar: Big Think, Open Culture
Daha fazlası için webodasını takip edin. 😉
Hata!
Yorumunuz Çok Kısa, Yorum yapabilmek için en az En az 10 karakter gerekli